Kişisel Marka Röportajları 3: Yeşim Mutlu

Markalaşmış isimlerle ilham veren röportajlarımızın yepyeni konuğu:

Lifestyle Influencer Yeşim Mutlu!

Kendisi “blog” kavramının bugün herkes tarafından bilinmesinde öncü olmuş ve 2009 yılında kendi isminin marka tescilini almış farkındalığı çok güçlü aynı zamanda yaşam enerjisiyle dolu bir isim.

Yeşim Mutlu ile kendi kişisel markalama üzerine keyif ve ilham dolu bir röportaj gerçekleştirdik.

Yeşim Mutlu” olarak isminizi markalaştırmış profesyonellerden birisiniz. Kişisel markanızı tanımlayan 3 kelime nedir?
Yaratıcı, mutlu, sürdürebilir

Kişisel markanızın sahiplendiği değerler nelerdir?
Samimiyet, şeffaflık, güven ve farkındalık

2009 yılında isminizin marka tescilini almışsınız. Bu gerçekten çok büyük bir farkındalık noktası. O dönemde bu kararı almanız için sizi tetikleyen faktörler nelerdi? Süreçten biraz bahsedebilir misiniz?

Çalıştığım tüm kurumlar Marka tescilli olduğu gibi sektörün ilk 500’indeydi. Haliyle markanın ne demek olduğunu ne fayda sağladığını biliyorsunuz. Son çalıştığım kurum olan Acıbadem (2002-2006 yılları arası) AC Nielsen Araştırma Raporuna göre 2004–2005 ve 2006 yıllarında sağlıkta en bilinen marka ödülüne hak kazanan tek sağlık grubuydu. 

Eh bir de meraklı ve öğrenme hevesli, sürekli kendini yenileyen, değişikliklere ayak uyduran biriyseniz sayısız GURU ve mentor ile eğitimden özel sohbetlere zaman geçirince markanızın sizin ikinci kimliğiniz olduğunu doğal olarak biliyorsunuz. Bu sebeple faktörden çok kişiler ve iş hayatım diyebiliriz.

Marka tescilimi hep almak istememe rağmen 2009 yılında alabildim. Aslında 2006’da almam gerekirdi. Geç bile kaldım o süreçte.  Bunun sebebi geçmişte bıraktığım ve şimdi ki evliliğe dair isim değişikliği, yasal süreçler. Mahkeme biter bitmez de marka tescilimi aldım.

Kişisel marka hikayenizdeki en güçlü kırılım ya da viraj anı nedir?

Aşk 🙂 Benim marka hikayem aşk ile başlıyor.

Geçmişte bıraktığım bir evlilik, kızım, kedim, evim, işim halindeyken şu an ki eşimle tanışmam hayatımda büyük bir değişime sebep oldu. Açıkçası böyle olacağını hiç düşünmemiştim. Çalıştığım son kurumda (Acıbadem) işimin; şu an eşim olan Dr. Hüseyin Mutlu ile çok fazla ortak yönü olması etik olarak bazı riskleri ortaya çıkarabilirdi.

İş hayatım boyunca da etik bakış açım ve iş disiplinim sebebiyle karar vermem gerekiyordu. Çok zor bir karardı benim için. İş, aşk arasında kalmıştım. Aşkı seçtim; kırılım ki ne kırılım…

Kurumsal hayatı geride bırakarak “Yeşim Mutlu” olarak devam etmeye başladığım yıl 2006’dan bu yana hayatımda evlilik dahil olmak üzere sürekli bir değişim dönüşüm var. Viraj anları her doğumla birlikte değişti. Her doğum yeni bir işi doğurdu hayatımda. Yenilendim, değiştim, güçlendim. Geride bıraktığım deneyim ve güçlü iletişim ağımın bugün ki beni ortaya çıkardığı gibi marka yolculuğumda etkisi büyük.

Yeşim Mutlu markasının konumlandırmasını nasıl tanımlarsınız?
Bu başarıları elde etmenizi sağlayan ve sizi diğer isimlerden farklılaştıran en önemli özelliğinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Yeşim Mutlu markası blog yazmamla birlikte ortaya çıktı. Kurumsal olarak geride bıraktığım MAYISDA (Maya İletişim strateji Danışmanlık) dan ayrılmam ve kişisel markamı yaratmam gerekiyordu. Fotoğrafçı olarak ismimle anılmak ve bilinirlik olmasını istedim. İşimin de beni desteklemesi marka konumlandırma sürecimi hızlandırdı. Fotoğraf ile başladığım marka yolculuğunda birçok fotoğrafçı ve blog yazarı arasında sıyrılmamın sebebi de budur bana göre.

Markalaşmak için uzun yıllar vb. gerektiğini de düşünmüyorum. Kendinize çizdiğiniz yol belliyse ve bununla ilgili yaptığınız her iş sizi destekler. Önemli olan kendi alanınızı iyi belirlemekten geçiyor. Sonrası biraz detay ve çok çalışmak.

Diğer kişilerden ayıran en büyük özelliğimi sorduğunuzda tüm yatırımımı kişisel markama yapmamdır. Logosundan, marka tesciline, kullandığım fotoğraf baskı kalitesinden albümlere ya da hediye ettiğim tüm ürünlerde markam hep en iyi kişilerle çalışma gayretini gösterdi. Bu yönde söylemek istediğim tek söz: “ucuz mal alacak kadar zengin değilim.” 🙂

Kanallarınızda kişisel deneyimlerinizi ve hayatınızda var olan noktaları paylaşıyorsunuz. İnanmadığınız hiçbir içeriği paylaşmadığınızı takipçilerinize tüm samimiyetinizle hissettiriyorsunuz. Bugün bu samimiyeti sıfırdan yaratmak isteyenlere neler önerirsiniz?

Yukarıda da söylediğim gibi en büyük hazinem gerçek ve samimi olmak. Çünkü hayat çok hızlı geçiyor. Yapmak istediklerim yaptıklarımdan çok fazla. Ne yapıyorsam da farkındalıkla ve isteyerek yapıyorum. Bu enerji de takipçilerime geçiyor. Daha doğrusu onlar söylüyor.

Yaptığım paylaşımları moda ya da akımlar doğrultusunda yapmıyorum. İçimden geçen neyse o an paylaşıyorum. Duygularım benim hayatımda çok yüksek yerde. Akıl hep arka planda kalır. Önce insan olmayı öneririm. Olmayacakları bir profili olmuş gibi paylaşmak çok daha zordur bana kalırsa. Kendileri olsunlar, yaşadıkları hayatı paylaşsınlar, olmayanı var gibi göstermesinler yeter!

Yüzbinlerce kişinin sizi takip etmekteki bireysel motivasyonu ve sebebinin ne olduğunu düşünüyorsunuz?

Öncelikle değerli takipleri için çok teşekkür ederim. Aldığım tüm geri bildirimler gerçek deneyim ve kendim olmama dayanıyor. Bana en sık iletilen mesaj “siz söylüyorsanız gerçekten işe yarıyordur.”

İnanmadığım, güvenmediğim içerikler hayatımda olmadığı gibi sosyal medyamda da yok. İlham olduğum ve hayatını değiştiren kişiler var. Hepsiyle iletişimdeyim ve her zaman bana sorduklarında cevap alırlar.

Ben zamanın, sağlığın ve duygunun satın alınamayacağını çok net biliyorum. (henüz yazmakta olduğum kitapta yer alıyor)

Bu sebeple de kimsenin hayatında zamanını alacak, sağlığına zarar verecek ürün, deneyim ve  duygularına yönelik paylaşım yapmıyorum.

Kişisel blogunuzun varlığı 15 yılı aşmış durumda, yani Türkiyede insanlar daha blog kavramıyla tam olarak tanışmadan siz bu yolculuğa çıkmıştınız bile…
Bu blogu açmaya nasıl karar verdiniz? Hayatınızda nasıl bir rolü oldu? Biraz bahseder misiniz?

2005 yılında blog yazmaya başladığımda sayımız o kadar azdı ki… O yıllarda Vatan Gazetesinde “Anlat İstanbul” adında bir köşem vardı. Buradaki yazılarımı kendi adıma açtığım yesimsahincom sitemde yayımlamak istiyordum. Ama o zamanlarda web sitesi hazırlamak bu kadar kolay değil. Uzun iş çok para haliydi.

Dünyada neler oluyor? İnsanlar anlık neler paylaşıyor? Gazete  yazılarımı nasıl kendi siteme taşırım? derken blog ile tanıştım.

İlk sitem yesimsahin blog teması olarak başlayınca 2006 yılında yesimmutlu.com (evlendim) olarak devam etti. Blog ile tanışmam kendi ihtiyacımdan ortaya çıktı. Zaten birçok yerde çevrim içi yazılar yazıyordum. Tüm yazılarımı tek bir yerde toplamak ilk amacımdı. Sonra fotoğraf hayatım başlayınca çektiğim fotoğrafların hikayelerini yazmak, sahne arkasını anlatmak derken bugün 15 yıllık bir site ortaya çıktı. Yesimmutlu.com ve ben ayrılmaz parçayız. Hayatımda ne oluyorsa orada hemen yerini alıyor. Sadece üzüntüm son zamanlarda günlük olarak kullanamam ve duygularımı fazla aktaramıyor olmam. Bunun da sebebi Instagram. Çok anlık paylaşımlar orada 🙂

Başarılı olmanızı sağlayan bir numaralı yaşam rutini nedir?

Başarılı olmak ya da olmamak bu bana göre çok değişken. Halen yapmak istediklerim var. Bu sebeple başardım mı? Bunu zaman gösterecek. Yıllar sonra dahi konuşulan işlerin sayısı çok fazla olsa da ben tam diyemem.

İçinde bulunduğumuz duruma bakarsak en büyük dayanağım sabır ve şükür. Yıllar önce bu frekansta ve bilinçte olsaydım çok daha iyi işler ortaya çıkarabilir daha çok kişinin hayatında değişiklik yapabilirdim diye düşünüyorum. Deneyim böyle bir süreç işte. Gençken deneyiminiz yok deneyiminiz varken gençliğiniz biraz gerilerde kalıyor.

Yaşam rutinimde holistik bakış açısı son bir yıldır etkisi çok fazla. Ruh, beden ve zihin olarak şu an kendimi çok iyi hissediyorum. Bu sebeple holistik yaşam şu an en başta yer alır.

Takip ettiğiniz ve takibi önerdiğiniz markalaşmış isimler kimlerdir?

İlham veren kişilere ve marka hikayelerine tapıyorum. Kraliçe Elizabeth, sevgili dostlarım Ayşe Dilek Ergüler, Özlem Süer, Dr Ebru Karpuzoğlu ilham perilerimden.

Tanışma fırsatı bulduğum Ichak Adizes, Seth Godin, Madeleine Korbel Albrigt, Christian Loubutin, Tom Dixon, Guy Kawasaki gibi isimlerin hayatımda etkisi büyük.

Yeni dünyalara açılmak isteyenler için geçmiş gelecek marka isimlere de şans vermelerini öneririm.

Size cesaret ve ilham veren bir motto/quote var mıdır?

Ah olmaz mı? Ama en başta ki mottom babamdan: “Her ne olursan ol her zaman dürüst ol. Kimseye başını eğme.

Efesli filozof Herakleitos’un yüz yıllar önce söylediği: “Değişiklikten başka hiçbir şey devamlı değildir. Değişmeyen tek şey, değişimdir.” sözü ana mottomdur.

Albert Einstein’ın “gelecek şimdiki zamanda yaratılır” sözü de bana anda kalmayı ve hayal etme gücü verir.

Birçok kişinin, markanın ve ajansın dijital dönüşümlerinde de yol gösterici oldunuz. 15 yıldır da dijital dünyada içerik üretiyorsunuz, bu yolculukta ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

Aslında dijital yolculuğum çok daha eskiye dayanıyor. Fotoğraf ve blog ile süreç çok hızlandı. Sağlık ve sigorta sektöründe çok farklı dijital çözümleri hayata geçirdiğim için kendimi çok şanslı görüyorum. 2005 yılından bu yana dijitalin çok farklı süreçlerinde bulundum.

En zorlandığım zamanlar dijitali anlatmak ile ilgiliydi. Blog açalım dediğim de “blog nedir” diyen kişiler çok fazlaydı 🙂

Bugün hep bu konuda kulaklarım çınlar. Keza sigorta dünyasında çalışırken şu an herkesin kullandığı sağlık kartlarını sisteme tanımlamak ve hayata geçirmek için çok uğraştığım günler var. Geriye dönüp baktığımda en zor kısmın insanlara hayal gibi gelen gerçeği anlatmak olduğunu düşünüyorum. “Zor kolaydır, imkansız zaman alır” bakış açım var. Zorluklar aşılır, imkansızlıklar da zaman ile… 🙂

Influencer ve içerik üretici olarak sektörün dinamiklerini ortaya çıkardığımızı düşünüyorum. Bunda da benim geçmiş yaşam deneyimlerimin bugün ki dijital dünyaya liderlik etmesi. Geldiğimiz yer kadar geçirdiğimiz tecrübeler geleceğimize ışık tutuyor.

Kişisel markanızın gücünü uzun yıllardır başarıyla sürdürülebilir kılmanızın sırrı nedir?

Çalışmak, çok çalışmak, denenmemişi denemekten korkmamak, gerçek ve doğru iletişim kurmak. Kimseyi bir araç olarak görmemek, insana insan olduğu için değer vermek.

Influencer pazarlamasının geleceği konusundaki öngörüleriniz nelerdir?

2011 yılında influencer pazarlamasından çok blog / bloggerları konuşuyorduk. Her akım kendi liderini yaratır. Öyle de oldu artık içerik kral ve Influencerlar yıldız 🙂 Günümüzde Influencerlar ve Influencer pazarlaması hak ettiği değeri görmeye başladı.

Globalden yerele artık “Influencer nedir, ne değildir?” anlatmaya çalışmamak bile büyük bir değişim 🙂 Şimdi Covid-19 pandemi süreciyle birlikte değişen bir dünyadayız. Hayatımın orta yerinde dijital dönüşüm var. Haliyle de pazarlama dinamikleri de değişime ayak uydurmak zorunda.

Dijitalleşmeyen artık ayakta kalamayacak bu çok net! Dolayısıyla da Influencer Pazarlama yakın gelecekte daha da büyüyecek. Markaların en çok tercih ettiği pazarlama ve iletişim aracı olacak. Canlı yayınlar, podcast ve webinarlar daha da artacak. Markalar Influencerlar aracılığıyla evlere girecek. Haliyle de markaların bütçeleri de Influencer pazarlaması yönünde değişecek artacak.

İsmini markalaştırmak isteyenler ya da kariyerine influencer olarak devam etmek isteyenler için anahtar öneriniz ne olur?

Her zaman gerçek bağ kurmaya ve samimi bir insan olarak bu yolculuğa çıkmalarını öneririm.

Biz robot değiliz, insanız. Kalıplaşmış, benzer ve otomatik cevaplar veren markalar / kişiler yerine insana dokunan, hayal kurduran ve ilham veren içeriklerle buluşmaktan daha güzel ne olabilir?

Dijitalleşeceğiz, dönüşeceğiz ama her zaman insan kalabilmek mühim. Yoksa çok tatsız ve mekanik bir hayat olacak. Zaten yakında davranışların internetini çok konuşacağız.

İnsanların yoğun rekabet içerisinde olduğu 21. yüzyılda kişisel marka” kavramı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Günümüzde ister kurumlar ister kişiler olsun kendi markasına sahip çıkmak zorunda bana göre. Herkes bu bilinçle hareket etmeli, adımların da buna göre atmaya devam etmeli. Kimse yola marka olacağım diye çıkmayabilir. Sosyal medyada var olan herkes kişisel markadır. Bu markanın da nasıl konumlandıracağını düşünmek zorundadır. Düşünmüyorsa da zaman ile düşünmesi gerekir.

İşe girerken dahi sosyal medya paylaşımlarının kontrolden geçirildiği bir yüzyılda yaşıyorsak kişisel marka alanımıza çok daha fazla dikkat etmemiz gerekir. Yoğun rekabet konusunda bakış açım net. Bir insan markalaşmak istiyorsa markalaşır. Bunu da yaptığı tüm işlerin toplamı çok net gösterir. Önemli olan markadan çok insan olabilmek ve insan kalabilmek.

Önceki İçerikMedium İçin Başlangıç Kılavuzu
Sonraki İçerikKişisel Marka Hikayeleri 6: Marie Forleo