Markalaşmış isimlerle ilham veren röportajlarımızın yepyeni konuğu: Kurumsal Mutluluk Danışmanı ve Profesyonel Kariyer Koçu olarak alanında önemli ilkleri gerçekleştirmiş enerji dolu bir isim: Selin Yetimoğlu
Çeşitli etkinliklerde hem özel hayatınıza hem de iş hayatınıza mutluluk getirecek konularda konuşmalar yapan ve eğitimler veren Selin Yetimoğlu, aynı zamanda da “Mutluluk Faktörü: Çok Güldük Başımıza İyi Bir Şey Gelecek!” ve “Değerlendirme Merkezi ve Mülakatlarda %100 Başarı” kitaplarının da yazarı.
Yetimoğlu, Harvard Business Review’da da her ay düzenli olarak yazmaya devam ediyor.
“Birada” adlı YouTube kanalında da özellikle kişisel gelişim alanında motivasyon dolu içerikler üretiyor ve paylaşıyor.
Kendisiyle kişisel markalama üzerine çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
• “Selin Yetimoğlu” olarak isminizi markalaştırmış profesyonellerden birisiniz. Kişisel markanızı tanımlayan 3 kelime nedir?
Şeffaflık, Samimiyet, Duyarlılık
• Kişisel markanızın sahiplendiği değerler nelerdir?
Yolumuzun kesiştiği kişilerin gelişim ve kendini tanıma yolculuklarını güçlendirmek.
• Sizi sektördeki diğer isimlerden ayıran, farklılaştıran en önemli özelliğinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Sanırım, mesleğimle ilgili çeşitli ilkleri hayata geçirebilmiş olmam.
İlk “Kurumsal Mutluluk Danışmanı” olmak, değerlendirme merkezine adayları hazırlayan ilk danışman olmak gibi…
• Kişisel marka hikayenizdeki en güçlü kırılım ya da viraj anı nedir?
Bir parçası olduğum kurumun çatısı altındaki korunaklı bölgemden çıkmaya cesaret edip kurumsal hayatı bırakma kararı verdiğim gün, hayatım bambaşka bir yöne doğru şekillenmeye başladı diyebilirim.
• Başarılı olmanızı sağlayan bir numaralı yaşam rutini nedir?
Başarmış olduğum şeyler varsa bence en önemli sebebi öğrenmeyi bir gün bile bırakmadan sürdürmektir.
“Eğer daha önce açılmış olan yollardan yürümeyi değil yeni yollar açmayı hedefliyorsanız, markanızı doğru inşa etmeye her geçen gün daha fazla ihtiyacınız olacak demektir.“
• Takip ettiğiniz markalaşmış isimler kimlerdir?
Alexander Kjerulf, Simon Sinek, Martin Seligman, Richard Branson, Arianna Huffington, Brene Brown…
• Size cesaret ve ilham veren bir motto/quote var mıdır?
Aslında çok var. Ben bu tür sözlerden ilham almayı seviyorum.
En çok hatrıma getirdiklerimden birkaç tane örnek vermem gerekirse; Zig Ziglar’ın “Başlamak için mükemmel olmak zorunda değilsin ama mükemmel olmak için başlamak zorundasın.” sözünü seviyorum ve çok da kullanıyorum.
Jim Rohn’un söylediği “Bir şeylerin yolunda gitmediğini düşünüyorsan değiştir. Sen bir ağaç değilsin.” de keza öyle.
Son olarak, kimin söylediğine dair spekülasyonlar olan “Zaferden değil seferden sorumluyuz”u da kendime sık sık hatırlatıyorum.
• İnsanların yoğun rekabet içerisinde olduğu 21. yüzyılda “kişisel marka” kavramı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Hepimiz kendi markamızı inşa ediyoruz. Kimi zaman yıllar boyu ilmek ilmek işlediğimiz o markayı bir anlık öfkeyle ya da düşüncesizlikle, sonradan pişman olacağımız sözler ya da davranışlarla yerle bir etme riski de var bana kalırsa. Marka olup görünür olmayı kabul etmek bu riski de almak anlamına geliyor.
Eğer daha önce açılmış olan yollardan yürümeyi değil yeni yollar açmayı hedefliyorsanız, markanızı doğru inşa etmeye her geçen gün daha fazla ihtiyacınız olacak demektir.
• İsmini markalaştırmak isteyenler için anahtar öneriniz ne olur?
Kitaplara bakarsak çok çeşitli metotlar bulacağımızdan eminim. Ancak ben kendi yolculuğumda hep samimiyet değerini ön plana koydum, içimden geldiği şekilde ilerledim ve şimdi geriye dönüp baktığımda gördüklerimden de memnunum.
Ben samimiyetin varlığının da yokluğunun da çok net hissedildiği düşüncesindeyim. Bu nedenle yapmacık bir büyük marka yaratmaktansa samimi bir küçük marka yaratma tercihinde bulunmayı önerebilirdim.
• İşveren markası ile “Kişisel marka” kavramları arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlarsınız?
Her ikisinin de olumlu olanını kazanmak yıllar alırken kaybetmek bir saniye sürebiliyor. Her ikisi de çoğu zaman üzerine çok düşünülmeden veya stratejik planlar kurulmadan, zaman içinde kendiliğinden oluşuveriyor. Ben ikisini birbirine çok benzetiyorum. Bu nedenle benim gözümde her ikisinin ortaklıkları farklılıklarından sayıca daha çok.
Bununla birlikte işveren markası aslında o kurumda çalışan her bir kişinin kurumu nasıl temsil ettiğiyle de şekillendiği için ve yeni tanıdığımız kişileri zaman zaman çatısı altında bulundukları kurumla etiketleyebildiğimiz için, her ikisini birbiriyle de ilintili buluyorum.