Oprah Winfrey, Sezen Aksu, Victoria Beckham. Kendi alanlarında ünlü, zengin ve başarılı olmaları sayesinde bu isimleri hemen hemen hepimiz biliyoruz, fakat bahsetmeye değer olmalarının tek sebebi bu mu? Hayır, her şeyin ötesinde bu kadınlar kişisel markaları sayesinde başarılarına başarı katmış, daha fazla tanınan, tercih edilen isimlere dönüşmüş, adlarını markaları olarak sonsuzluğa kazımışlardır. Geçici bir ünün ürünü değil, kalıcı bir güven ve tanınırlığın vücut bulmuş halleridir. Başarıya ulaştırdıkları kişisel markaları sayesinde ne yaparlarsa yapsınlar her zaman kitle çekecek ve tercih edileceklerdir. Bu insanlar kendi özgün kişisel markanızı keşfederek ulaşacağınız başarının en iyi örneklerini sizlere sunmaktadır.
Oprah Winfrey
Oprah Winfrey tartışılmaz şekilde kişisel markalamanın en başarılı örneklerinden ve öncülerinden biridir ve 2018 Bloomberg Milyarderler İndex’ine göre 4.02 milyar dolarla dünyanın en zengin insanları arasındadır. Peki bu tanınırlık ve şöhretin kaynağı nedir? Neden Oprah Winfrey? Bu soruya verilebilecek en doğru cevap Oprah’ın içtenliği ve doğallığıdır.
Oprah Winfrey kendi sabah programını ilk sunmaya başladığında aynı saatlerde program yapan Phil Donahue ile rakip olmuştu. Fakat Oprah’ın sıcak tavırları, içtenliği ve dürüstlüğü birkaç ay içinde onu, Donahue de geçerek reytinglerde birinci sıraya taşıdı. Zayıflıkları ile insani yönlerini sansürlemeden milyonların karşısına çıkan ve güvenini kazanan Oprah bir noktadan sonra programında ne önerse, hangi ürünü tanıtsa ürünlerin milyonlar tarafından satın alınmasını sağlayan bir güce dönüştü. Onun içtenliği ve doğallığı aslında çok önemli bir kişisel markalama dersi veriyor: Her zaman kendin ol, olmadığın biri gibi görünmeye çalışma!
Kişisel markalama kraliçesi Oprah Winfrey’den öğrenilecek diğer bir ders ise kişisel marka sayesinde kazanılan gücü kişisel değerler doğrultusunda başkalarına ve topluma katkı sağlamak için kullanmak. Bu anlamda Oprah’ın programına “Kitap Kulübü” bölümü ekleyip adı duyulmamış birçok yazarı tanıtarak “çok satan yazar” olmalarına destek olması gösterilebilir.
Kendi dergisini yayınlayan, radyo kanalını açan ve televizyon kanalına ortak olan Oprah Winfrey, özel bir hayır kurumu da kurdu. Hayatına multimilyarder ve hayırsever olarak devam eden Oprah, 2020 Amerika başkanlığına aday olması yönündeki istekleri de geri çevirdi.
Sezen Aksu
Türkiye’de adını duyunca herkesin benzer hislere kapıldığı, tüm toplum tarafından tanınan, işine saygı duyulan en önemli isimlerden biri Sezen Aksu. Kendini, yazdığı şarkılarla kanıtlamış, sesi ve duygulu sözleri ile Türk toplumunun yüreğine dokunmuştur. Öyle ki Türk toplumu onu bağrına basmış, ona “Minik Serçe” diye seslenmiştir. Kendini kanıtladıktan sonra, başarısının istikrarını pekiştiren en önemli faktör kendi şarkılarını, sözlerini diğer sanatçılarla paylaşıp kişisel markası ile onların da dinlenmesini sağlamak olmuştur. Sezen Aksu sayesinde ünlü olmuş, onun yazdığı şarkıları söyleyerek müzik dünyasına sağlam temeller atmış bir sürü sanatçı bulabilirsiniz.
Sezen Aksu, şarkılarıyla Türk müziğine, kültürüne yön vermiş, “bizi biz yapan” unsurlardan biri haline gelmiştir. Onu düşündüğümüzde buğulu sesi, dillere pelesenk olmuş melodileri, melankolik sözleri akla gelebilir. Fakat biraz daha düşünürseniz konuşması, giyim tarzı, tavrı hatta mimikleri bile gözünüzde canlanacaktır. Duruşu ile kişisel marka haline gelmiş bir insanı bulursunuz karşınızda. Bir sözü ile milyonların düşüncelerini, fikirlerini etkileyebilir, yeni çıkardığı şarkısı anında milyonlarca dinlenebilir. Sezen Aksu markasının ünü dünyada da yankı bulmuştur. Pink Floyd, Oasis, Queen, George Michael, Sting, ABBA gibi dünyaca ünlü sanatçıların albümlerinde yer alan İngiliz Kraliyet Filarmoni Orkestrası (The Royal Philharmonic Orchestra), Sezen Aksu’nun 40.sanat yılında Sezen şarkılarını düzenleyip sahnelemişlerdir. Sezen Aksu’ya göre bu konser hayat başarısının bir kanıtı olarak gösterilebilir.
Victoria Beckham
90’ların ünlü kız grubu Spice Girls üyesi olan ve 1999 yılında David Beckham ile evlenerek soyadını Beckham olarak değiştiren Victoria, grubunun ününe rağmen hiçbir zaman en iyi şarkıcı ya da dansçı olmak gibi hedeflere sahip olmadı. O en büyük amacını 2001 yılında yayınladığı “Uçmayı Öğrenmek’’ adlı otobiyografisinde “Persil Otomat kadar ünlü olmak istiyorum” şeklinde dile getirmişti. Bu isteği aykırı duyulduğu kadar bir yandan da kendini görmek istediği konumu net bir şekilde belirtiyordu. O sadece ünlü olmayı hedeflemiyordu o, ünlü ve herkesin günlük hayatının bir parçası olacak bir marka haline gelmek istiyordu – ki bunu başardı da. Beckham ailesi parfümden viskiye kadar farklı ürün yelpazesinde marka haline geldiler. Gazetelerde herhangi bir sayfada adını görebileceğiniz isimler haline geldiler.
Victoria Beckham şüphesiz ki dünyada kişisel markalamanın bir öncüsü ve en iyi örneklerinden biri. Günümüzde gelişen teknoloji ve dijitalleşme ile herkes sosyal medya hesaplarıyla kendi kişisel markasını farkında olmadan ya da olarak işletse de artık kişisel marka oldukça değer gören ve influencerlar tarafından ciddiye alınıp uzmanlarla çalıştıkları bir alan haline geldi. Dahası rekabetin ve seçeneğin çok olduğu günümüzde Z kuşağından işe alınmaları için kendi kişisel markalarını pazarlamaları isteniyor.
Kişisel marka uzmanı Jennifer Holloway kişisel markanın önemini şu sözlerle dile getiriyor: “İnsanlar insan alıyor. İşinde ne kadar iyi olursan ol, eğer sana insan olarak çekilmemişsem -eğer seni sevmediysem ve güvenmiyorsam- iş yürümez.”
Victoria Beckham kişisel marka için çok önemli bir konuda örnek teşkil ediyor: istikrar. Yıllar geçse de zerafetinden ve sunduğu kaliteden hiçbir şey eksilmeyen Victoria Beckham, yüzü olduğu şirketler ve kendi markaları için bir güven temeli oluşturuyor; müşteri o ürünü alınca ne ile karşılaşacağını biliyor ve beklentilerinin yerine geleceğini düşünüyor.
Son zamanlarda CEO’lardan yeni mezun öğrencilere kadar herkesin geliştirmeye çalıştığı kişisel marka alanında uzman Holloway, kişisel markalamada cinsiyete göre değişen tutuma da değiniyor: “Bir kadın olarak, kadınlar çoğunlukla iyi bir iş yapıyorum ve bu fark edilmemi sağlayacak’ şeklinde düşünürken; erkeklerin ‘fark edilicem’ şeklinde düşünmesi beni rahatsız ediyor.”